12 Haziran 2011 Pazar

istiridye kabuğu gibi

                          İnsan bazen kendini biraz farklı hisseder ve bunu neden nasıl olduğunu bilmez kapanır içine , kendini bulma yolunda düşünür. Sadece düşünür , sadece düşündüğünü zanneder ama bu benim için öyle değil ben kendimi bulma çabası içinde düşünürken çok şey fark ederim, kendimce.  İnsanın kendi benliğini bulmasıydı bu çabam sanırım. Nasıl ve neden hareket ettiğimi bilmeden sadece boş boş gezerken marketten karşıma çıktı bu içimdeki his ve baktım, dokunmak, hissetmek istedim . ellerimi uzattım geri çekemedim kendimi baktığımda üzerinde uyumak ve sadece düşünmek geldi içimden. o zaman anladım işte bu dedim sanırım kendimi  bulmak için hissedeceğim duygunun nesnesi bu benim için.  Nesneyi bulmak  sanırım kendimi anlatmaya başlamak için ilk adımımdı. Güzel bir başlangıç oldu. Ona dokunduğumda tek bir şeyden eminim olacağım hissedecekler. O nesne sadece sünger olsa da hissedilecek.
                           İkinci aşamam dokunmadan onlara o hissi içimde benliğimde yaşadığım hissi karşı tarafa aktarma vakti.  Sadece baktıkları saniyenin belki onda birinde de olsa o anı karşımdakine yaşatma.  İşte o onda hissettiğim bu olgunun ortasında kendi benliğimde nasıl yalnız olduğumu ve benliğimle baş başa oturduğumu benim olan ve sadece bana ait olanın orada olduğunun, onun farkındalığımın  hissi  bambaşka.  Başlama arzusu deli gibi…
                            İçimdeki ses sadece bana benden önemli kimsenin olmadığını sadece ben … bu dünyada bu evrende sadece ben ben ben…  önemliydim kendim için önemliyim bunu fark ettim ve bu benliğimi kendi içimde nasıl nesne haline getire bilirim araştırmaya başladım. Kendimi sadece kendimi düşündüğüm an ne zaman olabilir. Tesadüfler üzerine kurulu bu dünya yolda yürüyorum ve biraz mola verdim bir şeyler içtim sessizlik… denizin dalgaları rüzgarın uğultusu  kulağımda işte hislerim yine harekete geçti. Ağaca yaslandım ve hissettim oda benim gibiydi. Köklenmiş benden yaşça çok büyük ama sanırım bazı hislerimiz ortaktı, benliğimiz. Oda yalnızdı etrafında tonlarca ağaç vardı. Arkadaşlıkları çok iyiydi belki ama bedeni bir tek onun için ayaktaydı. Kendi benliği için güçlüydü arzusu yaşama arzusu harikaydı.  Kökleri çok derinlere uzanıyordu. Hepsinin kökleri ne kadar derinde olursa olsun onunkiler ayrıydı. Kendisi için benliği için… işte beni anlatan benliğimin nesnesi, o benim ağacım oldu.
                          Sanırım insanlara anlatmak için başlama vakti. Ağacımın yani benliğimi koruma içgüdüsü diğer her şeyden.  Kendisini koruyan başka bir simge. Nasıl olurdu acaba dışarıdaki tehlikelere karşı her tür canlının kendince korunma hisleri ve bu hisleri uyandıran birçok his ve yetenekleri vardı.  Düşünceler içinde boğuluyordum. Sonra en büyük korkumla yüzleşmek nasıl olurdu düşünmeye başladım en büyük korkum boğulmaktı. Denizde boğulmak… denize aşığım ama en büyük korkumda yine bu aşkın içindeydi. Boğulmamak için hayallere dalardım eskiden denizde balık olmak, daha küçükken deniz kızı olmak  ve daha bir sürü düşünce  ama bu yaşıma kadar hiç istiridye olmak aklımdan geçmemişti. Denizde kendini güzelliğiyle koruyan ve içinde denizin en güzel ve harika mücevherini  yaratarak orda kendini saklayarak yaşayan bir canlı. Buydu benim nesnem bu olmalıydı. Düşündükçe kendimden bir şeyler buldum. Benim gibi saklıyor içinde. Kabuğunu açmıyor herkese. Kırılgan ama bir o kadarda güçlü. Zorla hiçbir şey yapmaz, istediği zaman verir mücevherini…
                                 Evet buradan başladım süngerimle kendi deniz kabuğumu yapmaya.  Yapım aşamam da ilk başlangıç;  Korunaklı ve duygularla dolu istiridye kabuğum  içinde benim dünyamın benim ellerimde olduğunu anlatmak için basit bir eldiven ama şişirdim. Bunun nedeni o benim dünyam fikri. Ve evet bu dünyada en önemli olan şey benliğim yani ikinci simge olan benliğimin ağacı. Benim bu dünyamın merkezinde olmalı.  Bir eksik vardı. Her insan gibi bir görünen birde içimde olan iki kişi vardı ve bunu anlatmak içinde bir bebek ufak küçük.  O benim dünyamın neresindeydi. O oyuncuydu dünyanın üzerinde oyuna katılan oydu dış görünüş ve benliğimin parmak ucunda olmalıydı. Böylece parmak uçlarımda benliğim için hareket eden kuklam olacaktı benim. İşte en son aşama sanırım bir mesaj vermem gerek ki buda dünyamın kapalı olmasıydı. Bunu halletmek kolaydı. Güzel bir tabela bu istiridyemin kapısına sanırım işte ben ve içimdeki benliğimin dışa vuruşu.

                                                                                              05.06.2011 / 17:23